Ahmet Vural:"Bu Yıl Çiftçinin 40 Yılı, Ama 41. Yıl Yok"
- Brifing Online
- 8 Ağu
- 3 dakikada okunur

Özel Haber
Bergama Ziraat Odası Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Vural, sıcaklık rekorlarının kırıldığı, kuraklık ve yüksek maliyetlerin tarımı kıskaca aldığı bir dönemde www.izmiryasam.net’e çarpıcı açıklamalarda bulundu. Çiftçinin dayanma gücünün sınırına geldiğini vurgulayan Vural, “Bizde halk arasında bir laf vardır: Çiftçinin karnını yarmışlar, içinden 40 yıl çıkmış. İşte bu yıl o 40 yıl... Ama böyle giderse 41. yıl yok” diyerek, yaşanan krizin boyutunu net bir ifadeyle ortaya koydu. Kuraklık, yetersiz sulama, düşük fiyatlar, artan girdiler ve pazarlama eksiklikleri nedeniyle pek çok üreticinin gelecek yıl ekim yapamayacağını dile getiren Vural, tarımda alarm zillerinin çaldığını belirtti.
"Çiftçi Patlak Lastikle Bile Yangına Koştu, Ama Tarımda Asıl Tehlike Su Krizi"
Ağustos ayında Türkiye genelinde etkisini artıran sıcaklık ve kuraklık, Bergama'daki çiftçileri de derinden etkiliyor. Bergama Ziraat Odası Başkanı Ahmet Vural, yangınlara karşı çiftçinin gösterdiği duyarlılığa dikkat çekerek, "Traktörleriyle, tankerleriyle, hatta patlak lastikle yangına koşan çiftçimizi gördük. Bu bilinçli tavır her yerde aynı" dedi.
Ancak yangınlardan daha uzun vadeli bir tehlike olarak tarımda sürdürülebilirliğin kaybolduğunu vurgulayan Vural, sıcaklıkların ve su sıkıntısının başta pamuk ve mısır olmak üzere pek çok ürünü etkilediğini söyledi. "Tohumluk mısırda tozlaşma bozuldu, pamuk ayakta duramıyor. Kestel Sulama Birliği bazı bölgelere su veremiyor. Aşağıkırıklar, Çandarlı, Zeytindağ, Yenikent... Bu bölgelerde çiftçi susuz kaldı" dedi.
“40 Yıl Çıktı Ama 41 Yıl Yok!”
Başkan Vural, yaşanan sıkıntıları özetlerken halk arasında sıkça kullanılan bir deyime atıf yaptı:
“Bizde bir laf vardır: ‘Çiftçinin karnını yarmışlar, içinden 40 yıl çıkmış’ derler. İşte bu yıl o 40 yıl. Ama bu şartlar böyle devam ederse 41. yıl yok! Bu kadar net. Umudumuz tükeniyor. İnsanlar artık ‘önümüzdeki yıl ekemeyiz, yapamayız’ diyor.”
Vural, buğday, pamuk ve domates gibi ürünlerin alım fiyatlarının tatmin etmediğini, girdi maliyetlerinin her yıl arttığını ancak çiftçinin kazancının yerinde saydığını belirtti.
“Faiz Yükü Çiftçiyi de Tüccarı da Vuruyor.”
Yüksek faiz oranlarının tarımsal üretimi doğrudan etkilediğini söyleyen Vural, tüccarların da artan maliyetlerden dolayı düşük alım fiyatı verdiğini belirtti. "Tüccar domatesi 4 TL'ye aldığında %30 faiz yüküyle bunu 5.20 TL'ye denk getiriyor. Bu da çiftçiye yansıyor. Girdiler sürekli artıyor ama kazançlarımız yerinde sayıyor" dedi.
Mazot, gübre, ilaç, elektrik ve diğer tüm üretim maliyetlerinin katlandığını ancak çiftçinin satış fiyatlarının bu artışı karşılamadığını vurgulayan Vural, “Geçen yıl olması gereken fiyat 4,20 – 4,50 TL aralığındayken biz ürünü 2 TL’ye sattık. Bu yıl ise olması gereken fiyat 6 TL civarı, ama yine 4 TL’ye satıyoruz. Hâlâ zarar ediyoruz” dedi.
“HİBE DESTEKLER YETMEZ, ÜRÜN PARA ETMELİ”
Geçtiğimiz günlerde Bergama Ticaret Odası’nda düzenlenen IPARD bilgilendirme toplantısıyla ilgili de değerlendirmede bulunan Vural, desteklerin üreticiye katkısını şöyle yorumladı:
“Hibe programları elbette önemli ama bir ürün para etmedikçe hibeler bizi ayakta tutmaz. İsterseniz hayvancılığı tamamen hibeyle başlatın, süt para etmezse o yatırımın anlamı kalmaz. Aynı şekilde süt fiyatı 13-15 TL bandında. Ama yem, elektrik, işletme giderleri bu fiyatlara oranla çok daha fazla. Kazanamıyoruz.”
“BİZ ÜRETİYORUZ AMA PAZARLAYAMIYORUZ”
Tarımda en büyük sorunun pazarlama olduğuna dikkat çeken Ahmet Vural, Bergama Ticaret Odası’na da doğrudan çağrıda bulundu:
“Biz üretmeyi biliyoruz. Pamukta, domateste dünya rekolte ortalamalarının çok üzerindeyiz. Ama pazarlayamadıktan sonra hiçbir anlamı yok. Ticaret Odası’nın asıl görevi üretimi değil, ticareti yani pazarlamayı organize etmektir. Biz en kaliteli ürünü üretelim, onlar da pazarlasın. Aksi halde karpuz tarlada kalıyor, domates çürüyüp gidiyor.”
Rekolte örnekleriyle çiftçinin üretim başarısını vurgulayan Vural, “Dünya ortalaması pamukta 450 kg ise biz 600 kilograma çıkıyoruz. Domateste dünya 6-7 ton alırken biz 10 ton’a ulaşıyoruz. Ama hâlâ zarar ediyoruz. Sorun üretimde değil, pazarlamasında” dedi.
PODCAST
Comments