top of page

Cemil Tugay’dan 30 Ekim töreninde hükümete serzeniş: “Devletin dönüşüm için gücü yok mu?”

  • Brifing Online
  • 9 saat önce
  • 6 dakikada okunur
Cemil Tugay’dan 30 Ekim töreninde hükümete serzeniş: “Devletin dönüşüm için gücü yok mu?”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, 30 Ekim 2020 İzmir Depremi'nde yaşamını yitiren yurttaşları anmak için düzenlenen törende açıklamalarda bulundu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Bayraklı Deprem Anıtı’nda gerçekleştirdiği anma törenine; İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay, CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, CHP İzmir Milletvekili Ednan Arslan, Gaziemir Belediye Başkanı Ünal Işık, Konak Belediye Başkanı Nilüfer Çınarlı Mutlu, Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, Selçuk Belediye Filiz Ceritoğlu Sengel, Balçova Belediye Başkanı Onur Yiğit, Bayraklı Belediye Başkanı İrfan Önal, İZDEDA Kurucu Başkanı Haydar Özkan ve depremzede vatandaşlar katıldı.


Başkan Tugay, CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç ile birlikte depremzedelerin yanına giderek sorunlarını dinleyip acılarını paylaştı.


Deprem saati olan 14:51’de sirenler çalınarak deprem anıtına karanfiller bırakıldı.


Tugay şunları söyledi:


Bir şey eleştireceksek, o eleştirilerin karşısında kendimiz de olalım. Hiç kimse kendisini o eleştiriden muaf tutmasın. Ancak gerçekten kim nerede hata yaptıysa, bunu kabul etsin ve gereğini yerine getirsin. Hiç kimse burada samimiyetsiz olmasın. Çünkü insanların canlarından bahsediyoruz. Telafi edilemeyecek kayıplardan bahsediyoruz.


Biz 30 Ekim depremini yaşadıktan sonra bu ülke 6 Şubat depremiyle de sarsıldı. Otururken bunları düşünüyorum. Burada kaybettiğimiz canların hangi partiyi desteklediğini sorduk mu? 6 Şubat’ta deprem bölgesinde belediyeler hangi partiye aitti diye sorduk mu? Deprem, kimin siyasetine göre ayırmaz; kimi siyasi görüşüne göre ayırmaz, kimi inancına göre ayırmaz, kimi etnik kökenine göre ayırmaz. Herkes insan. Allah korusun, o yığının altında kaldığında canını kaybettiğinde herkes aynı acıyı hisseder. Geride kalanlar aynı üzüntüyü yaşar. Dolayısıyla bazı şeylerin siyaseti olmaz.


Konu bu değil ama aklıma çok geldiği için söyleyeyim: Çöpün da siyaseti yapılmaya çalışılıyor. Ayıptır; çöpün de siyaseti olmaz. Herkesi ilgilendiren meseleler bunlar. Depremin siyaseti olmaz. Ama eleştiriliyorsanız, bu eleştiri bana mı yapılıyor diye kendinize sormalısınız. Hangi zeminde, hangi sağlamlıkta bir evin yapılması gerektiğiyle ilgili mevzuat eksikliği varsa, onu düzeltmek için muhatap olanlar o eleştiriyi alacak. O işin kontrolünü yaparken kim eksik kaldıysa, o işin muhatabını o kişi ya da kurum üstlenecek.


Deprem oldu; ya da olmadan önce kentsel dönüşüm ihtiyacı vardı. Kentsel dönüşüm için ne gerektiğini hepimiz biliyoruz: kaynak lazım. Sunum yapan arkadaşlarımız da söylediler. Deprem sonrası önceki dönem Büyükşehir Belediyesi başlattı; bizim dönemimizde tamamlandı. Bayraklı’da, Bornova’da yaklaşık yüz bin eve yakın tarama yapıldı. Yaklaşık yüz bin bina tarandı. Bu binaların dayanıklılığı, İnşaat Mühendisleri Odamız ile üniversitelerimizin iş birliğiyle incelendi. Sonuç olarak bir envanter çıktı ve orada, 4 bin 100 konutun performans testleri yaptırılması ve sağlamlığının kontrol edilmesi gerektiği bildirildi. Bunlar riskli olabilir denildi.


Biz de ilgili belediyelerimize bu yazıları gönderdik; bina sahiplerine durumu bildirdik ve o günden bugüne gelişmeleri bekliyoruz. Eğer o binalar gerçekten riskliyse ve yarın öbür gün hepimizin korktuğu deprem olursa ve o binalara bir şey olursa, bunun vebalini kim üstlenecek? Belediyelerimiz yazılarını yazdı; bina sahiplerini uyardı. Dediler ki, bu binaların kontrollerinin yapılması lazım. Ancak şunu halletmemiz gerektiği açık: İnsanlar, binaları riskli çıkarsa o binayı boşaltmak zorundalar. Kendilerine nerede oturacaklarını bulmak zorundalar. Üstelik riskli yapıların yenilenmesi için de bir yöntem bulunmalı; bir çare olmalı.


Belediye olarak biz üzerimize düşeni yapmaya hazır olduğumuzu söylüyoruz, söyledik. Şehir Plancıları Odası bugün açıklama yaptı; haklılar, eleştiriyorlar. “Böyle genel dönüşüm olmaz” diyorlar. İmar artışı yoluyla genel dönüşüm olmaz diyorlar. Bazı yerlerde gerçekten bunu yapmak doğru değil. İnsanların hayatını çekilmez hale getiriyorlar. Ne altyapı kaldırıyor, ne trafik kaldırıyor, ne sosyal donatı alanları buna yetiyor. İnsanların nefes alamadığı yerleşimler ortaya çıkıyor. Biz bunu yapmak istemiyoruz.


Ama deprem oldu burada. Burası afet bölgesi ilan edilmedi. Beş yıldır hâlâ sorunları çözülmemiş insanlar var — kim verecek bunun cevabını? Ve herhangi bir değnekle yapılan dönüşüm için imar artışı, emsal artışı vermek çözüm mü? Devletin gücü yok mu insanlara kaynak vermeye, yardımcı olmaya? Hiç mi gücü yok? Her şeye gücü var da buna mı gücü yok? Birine bunu söyleyin lütfen: Bunun muhatabı kim? Eğer diyorsanız ki “Belediye bu kaynağı yaratsın”, tamam; ama nasıl? Olmayan arsamız, olmayan fonumuz, kaynağımız var.


Acı olan şu: “330 milyon dolar Dünya Bankası para ayırdı, siz kullanamadınız” diye eleştirenler oldu. Kim olduğunu söylemeyeceğim. Ayıp. Allah’tan korkun. Belediyelere bu parayı kullandırtın diye nasıl yalvardım, nasıl yalvardım? İnsanların dönüşüm ihtiyacı var. Müsaade edin bu kaynağı belediyeler üzerinden halka kullandıralım diye nasıl yalvardım? Dört bin yüz binanın değişmesi lazım diye yazdım; tık yok, cevap yok. Sonra kalkıp “Bundan faydalanmadı” diye açıklama yapıyorlar. On beş bina mı faydalandı sadece? 330 milyon dolar Dünya Bankası’yla çok uygun geri ödeme şartlarıyla veriliyordu. Neden? Çünkü bazıları belediyeler bu parayı kullanmasın, insanların sorunlarını çözmesin diye hareket ediyor. Bu mu ülke yönetimi?


Kusura bakmasınlar; konuşmamın başında hepinize söylüyorum, bu siyaset meselesi değil. Kimse muhataplığını başkasına atmasın; ben kendime söylüyorum, siz de kendinize sorun. Aha, burada Cumhuriyet Halk Partisi İl Başkanı var; muhatap oysa ona söylüyorum. Milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza da söylüyorum. Hepiniz vicdanınıza sorun: Bunun muhatabı kim? Neden Dünya Bankası kredisi insanlara bu şekilde kullandırılmıyor? Neden belediyelere bu konuda kapı açılmıyor? Her kredinin önüne kimi şartlar koyuyorsunuz; adım atmaya çalışanın önünü neden tıkıyorsunuz? Mustafa Çelme’yi takıyorsunuz; sonra köprünün, kentsel dönüşümün, depremin de siyasetini yapıyorsunuz. Böyle ülke mi yönetilir? O zaman ne olacak? İnsanları nasıl kurtaracaksınız? Bunu yapmayacağız, bunu kabul etmeyeceğiz. Millet olarak buna razı olmayacağız.


Konu insanların hayatıysa, mevzuat ve kaynak ne olursa olsun çözülecek. Kentsel dönüşüm için kaynak sağlamalısınız; buna mecbursunuz. Kanun yapma yetkisi elinizde. Dünyanın her yerinden vergi toplanıyor; bu kaynakları kullanmak sizin göreviniz. Nasıl olacağıyla ilgili yetki sizde. Biz hazırız. Hazırız. Bugün Karşıyaka’da on binlerce binanın envanterini çıkarıyoruz, tespitlerini yapıyoruz. Oradan kaç bina çıkacağını kim bilir. Bunları dönüştürelim. Nasıl? Hangi parayla? Nerede rezerv konutlar? Kaç kez söyledim bunları. Siz de kapıları arkanızda konuşup duruyorsunuz; ama bunu masaya yatırmıyoruz.


İnsanların rezerv konuta ihtiyacı var. Konut yapalım; kentsel dönüşüme muhtaç insanları oraya alalım; orada ücretsiz barındıralım; binaları yapılınca geri taşıyalım. Ben bunları söyledim. Kapı arkasında başka konuşmalar yapanlara değil, halka hizmet etmek istiyoruz. Biz kimseye rant ya da kişisel çıkar sağlaması için talepte bulunmuyoruz. Bu şehre hizmet etmek istiyoruz. Bu güzel ülke deprem riski taşıyor; üzerinde bulunduğumuz toprak deprem bölgesi. Sındırgı'da ve yakınlarda yaşadığımız depremlerde olanları biliyorsunuz. Hepimizin içi ürperiyor. Böyle zamanlarda her türlü hesabı bir kenara bırakıp vicdanımızla hareket etmeliyiz.


Vicdanımızla yüzleşiyoruz. Daha kaç insanın hayattan kopmasını göze alabiliriz? Bunun yerine onları güvenli yerlere taşımamız gerekiyor. Ben bu kadar duyarsız olduğumuzu düşünmüyorum. Kaybettiğimiz insanların geride bıraktıkları ailelerin üzüntüsünü yürekten paylaşıyor, onlara sabır diliyorum. İnsan bazen gerçekle yüzleşiyor; bazen herkes bu acıyla sınanıyor ve o acı insanın içinde derin izler bırakıyor.


İZDEDA BAŞKANI ÖZKAN: HALK KONUTA KARŞI OLUNMASINA RAĞMEN BAŞKANLARIMIZIN YANIMIZDA DURDU


İzmir Depremzede Dayanışma Derneği (İZDEDA) Başkanı Özkan yaptığı konuşmada, “Büyük felaketin üzerinden 5 yıl geçti, sadece binalar yıkılmadı. Sadece gözyaşı dökmüyoruz, acılarını unutturmamak için buradayız. Yıkıntıların arasından dayanışmayla ayakta kaldık. O günün en büyük mirası bu dayanışmadır. Hak kazanımları elde ettiğimizi gururla söylemek isterim. Depremzedeler mücadelemizle haklarını kazandı. Şehrin yeniden inşasında önemli adımlar atıldı. Halk Konut’a karşı olumsuz söylemler olmasına rağmen bizlere destek sağladığı için Başkan Tugay ve Başkan Önal’a teşekkür ediyorum. Bazı müteahhitlerin parayı alıp inşaata başlamadığını biliyoruz, bu süreçte vatandaşların hakları korunmalıdır. Beş yıl geçti acımız hala taze ama umudumuz ayakta. Çocuklarımıza bırakacağımız miras sadece beton binalar değil. Bir şehir binalarla değil, emekle birlikte ayağa kalkar. Herkese söz veriyoruz; bu şehir adil ve güvende olacak. Bu yolda hep birlikte çalışacağız, İzmir yine güneşe dönecek” dedi.


BAŞKAN ÖNAL: DEPREMDE YIKILACAK BİNLER KONUT VAR


Başkan Önal ise Bayraklı’ya dair kara tabloyu anlatarak, “Beş yıl önce sarsılan o toprak sadece binaları değil hepimizin hayatını alt üst etti. Bayraklı’da hayat bir anda değişti, İzmir’in kalbi durdu. Biliyoruz ki aynı acıları yaşamamak için omuz omuza vermek durumundayız. Bayraklı’nın yaklaşık yüzde 70’i dayanıksız durumda. Depremde yıkılacağını bildiğimiz binlerce konut var. Bu, gerçeklik bizi harekete geçmeye mecbur bırakan bir sorumluluktur. Bunların da gerçekleşmesi imkanlara dayanıyor. İmkanlar el vermediği için mecburiyetle o evlerde yaşıyoruz. Depremde yıkılacak binlerce konutumuz var. Deprem vicdanın sınavıdır. Güvenli bir Bayraklı için mücadele ediyoruz. Binalar yeniden yapılır ama yitirdiğimiz canların yeri dolamaz. En büyük görevimiz insanı her şeyin üstünde tutmak gerekir. Daha güvenli bir kent için çalışmaya devam edeceğiz. Unutmadık, unutturmayacağız” ifadelerini kullandı.


GÜÇ: İNSANLAR TABUTTA YAŞAMAYA MAHKUM EDİLİYOR


CHP İzmir İl Başkanı Güç ise kendisinin de inşaat mühendisi olduğunu belirterek, “Bazen hayatın gerçeklerinden uzaklaştığımızı düşünüyorum. Ben de bir inşaat mühendisiyim. Teknik anlamda çözülemeyecek bir inşaat yoktur. Ekonomik nedenler kaynaklı çözülemiyor. Merkezi hükümetin çözmesi gereken problemlerdir. O gün bu şehir yıkıldı ama dayanışma yıkılmadı. Bu kentin gerçek gücü dayanışmadır. Yıllarımı bu kentin yapılarında geçirdim. Bu ülkenin depreme hazırlığı vicdanla ve liyakatle olmalıdır. Bu ülkede binalar çöküyor ama yargılama olmuyor. Hukuk çökerse toplum da çöker. Arsaların metrekare değerleri konuşuluyor. İnsanlar artık tabutta yaşamaya mahkum ediliyor. Ekonomik kriz barınmayı lüks haline getirdi. Vatandaşlar yaşamla ölüm arasında kalıyor. Devletin görevi beton değil güvenli bir hayat sunmalıdır. İzmir bilimin rehberliğinde yeniden ayağa kalkacaktır. Her yurttaşın adaletli bir düzende yaşaması için mücadele etmeye devam edeceğiz. Asıl yıkım binanın değil vicdanın çökmesidir. Biz bu kenti onurlu bir yaşam düzenine kavuşturacağız” diye konuştu.

Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page