İzmir Gemi Söküm Koordinasyon Grubu :“Faaliyetler derhal durdurulmalı!”
- Brifing Online
- 9 Eki
- 6 dakikada okunur

Asbest ve zehirli madde içeren gemilerin son durağı olan Aliağa Gemi Sökümleri Tesisleri ile İzmir Gemi Söküm Koordinasyon Grubu tarafından yapılan açıklama "Yaşanan ihlaller ve devam eden yasal süreç göz önünde bulundurularak gerek sahanın somut koşullarına gerekse yürütülen faaliyetin risklerine uygun kamu yararı ve bilimsel ilkeler çerçevesinde bir ÇED süreci tamamlanana ve riskleri ortadan kaldıran gerekli koşullar sağlanana kadar gemi söküm faaliyetleri durdurulmalıdır." denildi.
Gemi sökümünün çevreye ve işçi sağlığına etkileri kamuoyunda tartışmalara neden olan Aliağa Gemi Söküm Tesisleri ile ilgili geçtiğimiz günlerde yeni bir gelişme daha yaşandı.
Tesisleri işleten Gemi Geri Dönüşüm Sanayicileri Derneği kapasite artışı için yapmış olduğu başvuruyu geri çekti. Gerekçe ise imar planlarında yapılması planlanan revizyon gösterildi. Yapılan başvuruya göre kıyı kenar çizgisinin deniz tarafındaki kullanım alanının genişletilerek alan artışı yapılması planlanıyordu.
İzmir Gemi Söküm Koordinasyon Grubu, tesislerle ilgili son gelişmelere dair İzmir Tabip Odası’nda basın toplantısı gerçekleştirdi.
‘HER ÜLKE KENDİ GEMİSİNİ KENDİ SÖKSÜN’
Basın açıklamasında kurum temsilcileri tek tek görüşlerini bildirdi. EGEÇEP temsilcisi Erdoğan Şahin, “Avrupa Türkiye’deki standartlarını göz ardı ederek olumlu rapor veriyor. Kendi ülkelerinde uygulamıyorlar. Avrupa Komisyonu verdiğimiz tepkimizi görmezden geliyor. Çalışmalarımızın başlangıcında her ülke kendi gemisini kendi söksün diyoruz. Türkiye çöplük alanı olsun istemedik” dedi.
‘SERMAYE YAPMAK İSTEDİĞİNİ BİR ŞEKİLDE YAPIYOR’
İzmir Yaşam Alanları temsilcisi Yasemin Sağlam ise “Sermaye yapmak istediğini bir şekilde yapıyor. Meseleye en baştan karşı çıkmamız gerekir. Bu izinlerin verilmemesi gerekiyor. Halkın sağlığını ortadan kaldıracak bir mesele. Sonuna kadar karşı çıkmamız gerekir. ÇED süreci ile işi yumuşatmamaları gerekir” diye konuştu.
‘AB ÜLKELERİ KENDİ ÜLKELERİNDE SÖKÜM YAPMIYOR’
Kimya Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Cengiz Toygür, “AB kendi ülkelerinde kuru havuz sistemi olmadan işletmeye izin vermezken burada söküm yapılıyor. Kendi ülkelerindeki atıkları üçüncü dünya ülkelerinde değerlendirerek kendi ülkelerinde kirlilik meydana getirmiyorlar. O ülkede yaşayanların ve çevrelerinin etkilenmesini sağlıyorlar. Yıllardır karşı çıktığımız konu budur. Ülkemizin çevresini, insan sağlığını garanti altına alacak çözümler üretilmesinden yanayız. ÇED süreçleri içerisinde bu tür karşı çıkışları sürdürmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
‘AB’NİN ÇİFTE STANDARTA SON VERMESİ GEREKİYOR’
FOÇEP temsilcisi Hakan Barçın, “ÇED kapsamında belgeleri hazırlıyor. Biz yıllardır ÇED’e tabi olmasını savunduk. Buranın ÇED olumlu rapor alacağını biliyoruz ama bir sıfırdan büyüktür diyerek adım atıyoruz. Aslında ÇED raporundan çok AB’nin çifte standartlarına son verip, AB lisanslarını iptal etmek istiyoruz. Nihai hedefimiz kuru havuz sistemine geçilmesi. Kuru havuz olmadan maliyetler çok düşüyor ve aşağı çekiliyor. Orada bir artı değer çıkıyor. Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve bizde sadece kuru havuz olmadan söküm oluyor” diye konuştu.
‘HUKUK DEVLETİNDE BÖYLE BİR KEYFİLİK KABUL EDİLEMEZ’
İzmir Barosu Kent ve Çevre Komisyonu Çisem Aylanç, “Yapılan başvurularda hukuk devletinin bir gereği olarak keyfilik kabul edilemez. Biz de çalışmalara desteğimize devam edeceğiz” dedi.
‘NEYİ DÜZELTMEYE ÇALIŞSAK YOLUMUZA BAŞKA BİR ŞEY ÇIKIYOR’
İzmir Tabip Odası Şube Sekreteri Seha Yüksel “Aliağa’da yaşadığımız ülkemizin doğasını bozarak AB’nin kendini temize çekmesidir. Bu süreçte düzeltme eğilimi olan davranışların sonuçlarının ne olacağını biliyoruz. Biz neyi düzeltmeye çalışsak yolumuza başka bir şey çıkarıyorlar” ifadelerini kullandı.
‘KİRLİLİK SADECE KENDİ BÖLGESİNDE DEĞİL, GENİŞLEYEREK DEVAM EDEN BİR OLGU’
Basın açıklamasını topluluk adına Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Şube Teknik Sorumlusu Selma Akdoğan okudu. Akdoğan ise basın açıklamasından sonra kendi görüşlerine şu sözlerle yer verdi:
Türkiye’nin bir atık çöplüğü haline gelmesine karşı duruşumuzu tekrarlıyoruz. Hem ulusal hem uluslararası mevzuatta uygulanan çifte standarda karşı mücadeleye devam edeceğiz. Sadece kendi alanında sınırlı bir olgu değil, giderek genişleyen bir unsur. Her yerde bu mücadeleyi birlikte vermeye devam edeceğiz. Ekolojiyi iyi ekonomiye kurban etmemek gerekir. Buradaki öncelikleri parasal öncelik olarak görmemeliyiz. İnsanımızı korumadan devam etmek mümkün değil. Aliağa Belediyesi’nin ilk alan denetiminde bir atık tespiti bulunduğuna dair paylaşımı vardı. Oda olarak iletişime geçtik ve bize aktarımda bulundular. İlgili kurumlara bildirim yaptıklarını söylediler. Bunun dışında bir bilgimiz yok. Biz başvurularımızı her zaman yapıyoruz ama her şey kontrol ve denetim altında benzeri genel cevap alıyoruz bakanlıktan. Yaptırım uyguladılar mı bilmiyoruz.
Basın açıklamasında şu ifadeler kullanıldı:
Aliağa’da gerçekleştirilen gemi sökümü; gemilerin ülkeye giriş ve söküm süreçlerindeki usulsüzlükler, izin ve raporlardaki eksiklikler, uygunsuz çalışma şartları, yetersiz denetim ve alınmayan çevresel önlemler ile birlikte çevre ve halk sağlığını tehdit ediyor.
Gemi söküm sürecinin tekil gemiler üzerinden değil; söküm faaliyetleri ile birlikte tekrarlanan usulsüzlükler, ulusal mevzuatımızdaki eksiklikler, denetim eksiklikleri, atık ithalatı ve Aliağa Bölgesinin mevcut çevresel sorunları ile birlikte ele alınması için ortak mücadelemiz devam ediyor.
Bakanlık tarafından verilen ÇED kapsamdışı belgeleri ile bugüne kadar Çevresel Etki Değerlendirilmesi (ÇED) süreci işletilmeksizin çalışmaya devam eden gemi söküm tesisleri için ÇED süreci işletilmesi gerektiğine ilişkin EGEÇEP, İzmir Barosu, TMMOB Mimarlar Odası, İzmir Tabip Odası ve 8 yurttaşın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına karşı açtığı dava süreci devam ederken, “Gemi Söküm Ve Gemi Geri Dönüşümü Faaliyeti Alan Artışı Projesi” adı ile ÇED sürecinin başladığı duyurusu ÇŞİM sayfasında paylaşıldı. Mart ayında iki farklı tarih için Halkın Katılım Toplantısı duyurusu yapıldı ancak daha sonra iptal edildi.
Daha önceki açıklamalarımızda; alanın Aliağa Belediyesi tarafından satın alınması ile birlikte mülk sahibi değişse de gemi söküm faaliyetini yürüten işletmelerin ve denetleyici kurumların yükümlülüklerinin devam ettiğini hatırlatmış, hem ÇED süreci hem de söküm faaliyetleri ile ilgili uyarılarımızı paylaşmıştık.
Eylül ayında Bakanlık web sayfasında “Gemi Söküm Ve Gemi Geri Dönüşümü Faaliyeti Alan Artışı Projesi” ile ilgili yapılacak Halkın Katılım Toplantısı için dört farklı tarihle duyurular yapıldı. 3.10.2025 tarihinde ise “Gemi Söküm ve Gemi Geri Dönüşümü Faaliyeti Alan Artışı Projesinin ÇED Sürecinin Sonlandırılması” na ilişkin duyuru yapıldı.
GEMİSANDER’in talebi üzerine gemi dönüşüm tesislerinin yer aldığı alanda, detayı açıklanmamakla birlikte, imar planı revizyonunun söz konusu olması nedeniyle imar planı çalışmalarının tamamlanınca yeniden ÇED sürecini başlatmak üzere ÇED süreci sonlandırılırken, sahadaki faaliyetlerin mevcut ÇED muafiyetine konu alanda sürdürülmesine izin verildi.
Sektörün Aliağa’da faaliyete başlamasından bu yana şirketler pek çok operasyonel değişiklik geçirmiş, ÇED Yönetmeliğinin yürürlüğü girdiği tarihten bu yana kapasite artışı ve devirler gerçekleşmiştir. ÇED Yönetmeliğindeki muafiyet şartlarını ortadan kaldıracak pek çok değişiklik olmasına karşın ilk kuruluş tarihinin 1993 yılından önce olması gerekçe gösterilerek ÇED’den muaf tutulmuşlardır. Alan artışı gerekçesi ile başlayan ve tamamlanmayan ÇED sürecinde ise “kapasite artışı” tanımından kaçınarak ÇED muafiyeti devam ederken prosedürün tamamlanmaya çalışıldığı açıktır. Sonlandırılan ÇED süreci esas itibariyle kıyı kenar çizgisinin deniz tarafındaki kullanım alanının genişletilmesine dayanmakta olup kıyının özgün jeolojik koşulları, kıyı bölgesindeki kirlilik ile bölgenin afet risklerine yönelik hiç bir saha araştırması yapılmadan, alan artışına konu alanın paylaşılmadan, hiç bir veri, değerlendirme ve risk analizi olmadan oluşturulması kabul edilebilir bir süreç değildir. Asıl yapılması gereken bölgenin ihtiyaçlarının belirlenerek kuru havuzlarla bir planlama yapılması, bu kapsamda bir ÇED sürecinin işletilmesidir.
Diğer taraftan Gemi Söküm Tesislerinin ÇED muafiyetine ilişkin açılan dava Anayasa Mahkemesine taşınmış olup yasal süreç devam etmektedir. Ayrıca gemi söküm tesislerinin yaratığı kirlilik, çevresel ihlaller ve mevzuat kapsamında yerine getirilmesi zorunlu olan iş sağlığı ve güvenliği koşullarını sağlamadan işletme süreçlerine devam edilmesi konusunda ilgili taraflarca suç duyurusunda bulunulmuştur
Tüm süreçte son 1 yıl içinde; söküm bölgesinde gömülü 15 bin ton atığın ortaya çıkmasına, 2 yıldır bekletilen bir geminin sökümü sırasında çıkan yangına, iş kazalarına ve iş cinayetine şahit olduk.
Yaşanan ihlaller ve devam eden yasal süreç göz önünde bulundurularak gerek sahanın somut koşullarına gerekse yürütülen faaliyetin risklerine uygun kamu yararı ve bilimsel ilkeler çerçevesinde bir ÇED süreci tamamlanana ve riskleri ortadan kaldıran gerekli koşullar sağlanana kadar gemi söküm faaliyetleri durdurulmalıdır. Amacına uygun bir ÇED süreci yürütülmeli; çalışma yöntemi, alınması gereken önlemler, kontrol ve denetim mekanizmaları sorgulanmalıdır. Gemi söküm tesislerinin çevre, halk ve işçi sağlığı açısından güvenli ve sağlıklı koşullarda faaliyet gösterebilmesi için kuru havuz yöntemi zorunlu tutulmalıdır. Çevre ve halk sağlığının korunması, işçi sağlığı ve güvenliği için gerekli tüm önlemlerin alınması sağlanmalıdır.
Gemi geri dönüşüm tesisleri Çevre İzin Ve Lisans Yönetmeliğine göre çevreye kirletici etkisi olan işletmeler olarak tanımlanmasına rağmen, gemi geri dönüşümü ile ilgili özel mevzuat düzenlemesi yapılmadığı için lisanstan muaf, denetimsiz ve kontrolsüz olarak çalışmaya devam etmektedir. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; Gemi Geri Dönüşümü ile ilgili usul ve esaslar, tesislerin özellikleri, işletme koşulları, çevre kirliliği kapsamında alınması gereken önlemler, denetimi ile ilgili hususları içerecek şekilde uluslararası düzenlemelere uyumlu olarak yayınlanmalıdır.
Gemilerin sökülmesi sürecinde tehlikeli madde envanter raporları, söküm planları, atık yönetim planları, asbest ve radyoaktivite ile ilgili özel mevzuat kapsamında gerekli envanter ve ölçüm raporları istenmeli ve konusunda uzman olan personel tarafından titizlikle incelenmelidir. Söküm için getirilen tüm gemilerin fiziki koşullarının sunulan belgelerle uyumlu olup olmadığı, söküm işlemleri sırasında gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı denetlenmelidir.
İşçi sağlığı ve güvenliği ile ilgili İLO tarafından hazırlanan rehber dokümanlar ışığında ve yasal mevzuat kapsamında gerekli önlemler alınmalıdır.
Aliağa, çevresel yük ve kirlilik taşıma kapasitesinin aşılmış olduğu bilimsel ve kurumsal raporlarla defalarca ortaya konmuş ve özel işletim koşullarının gerekli olduğu bir yerdir. Gemi söküm tesisleri, demir çelik tesisleri ile birlikte Aliağa bölgesinde en önemli kirletici kaynaktır. İmar değişiklikleri ve kapasite artışları ile bölgenin kirletici yükü artırılmamalıdır.
Yaşanan olumsuzlukların tekrarlanmaması için, gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, hem gemi söküm tesislerinin hem de tüm Aliağa'da bulunan ağır sanayi tesislerinin işletim koşulları etkin bir şekilde denetlenmelidir. Gemi Sökümü süreci; bilimsel ve teknik değerlendirmeleri ile etkin bir kamusal denetimle yürütülmelidir.
Kentimizin ve bölgemizin doğal ve kültürel değerlerinin, müşterek varlıklarının korunmasının takipçisi olan meslek odaları, sivil toplum örgütleri, yaşam savunucuları olarak; çevre ve halk sağlığını tehdit eden gemi söküm faaliyetlerine ve yarattığı kirliliğe karşı mücadelemize devam ediyoruz.
Aliağa bölgesindeki gemi söküm çalışmaları başta olmak üzere, kentte insan ve çevre sağlığını tehdit eden tüm çalışmaların bilime, hukuka, kamu ve çevre sağlığına uygun hale getirilmesi nihai hedefi ile kararlılığımızı bir kez daha kamuoyu ile paylaşıyoruz.


























Yorumlar