top of page

Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu."

  • Brifing Online
  • 20 Eyl
  • 10 dakikada okunur
Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"
Özel Video Haber - Gel Konuşalım - Erdal Divriklioğlu
İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü - Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, CHP'nin yaşadığı krizin temelinde yatan hizipçilik sorununa dikkat çekerek, "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu. Çünkü bu hizipçilik birileri tarafından kullanıldı" dedi. Yaldız, Cumhuriyet Halk Partisi'nde ekipçilik ve hizipçiliğin partinin genlerinde var olduğunu belirterek, kendisini dışarıda hisseden grupların "Cumhuriyet Halk Partisi üzerinde bir oyun kurmak isteyen yapılarla birlikte" hareket ettiğini vurguladı. "Biz bugün iktidarı ve iktidarın olumsuzluklarını konuşmamız gerekirken Cumhuriyet Halk Partisi'ni konuşuyoruz, son seçimin birinci partisinin içine düştüğü durumu konuşuyoruz” dedi.

Gazeteci Erdal Divrikloğlu'nun "Gel Konuşalım" programının konuğu olan Yaldız, önemli açıklamalar yaptı. İşte Yaldız'ın açıklamalarından öne çıkanlar:


“İzmir’de belediyelerin performansı tarihin en dip noktasında”

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü - Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, İzmir’de CHP’li belediyelerin performansını değerlendirirken dikkat çeken açıklamalar yaptı. Hem yerel yönetimlerin temel hizmetlerde yetersiz kaldığını hem de merkezi hükümetin mali baskılarla belediyeleri çalışamaz hale getirdiğini vurgulayan Yaldız, “Araştırma yapmaya çekiniyoruz, tarihin en kötü sonuçlarını alacağımızı biliyoruz” dedi.


Yaldız, İzmir’de yaşayan vatandaşların beklentilerinin artık büyük projelerden ve dev yatırımlardan çok uzaklaştığını dile getirdi. Halkın öncelikli talebinin günlük yaşamı kolaylaştıracak basit ama hayati hizmetler olduğuna dikkat çekti:


“İzmirlilerin Cumhuriyet Halk Partisi’nden beklentisi çok afaki değil. Çöpümüz toplansın, sokağımız temiz olsun, musluktan su aksın, otobüsümüz çalışsın. En önemli mesele temizlik. Ama bugün en çok sorun yaşanan alan da yine temizlik.”


Yaldız, bu tabloya bakıldığında halkın CHP’li belediyelere dair memnuniyetinin ciddi ölçüde düştüğünü ifade etti.


Çöp krizi büyüyor: Herkes birbirini suçluyor

İzmir’de sokaklarda biriken çöplerin artık kronik bir sorun haline geldiğini söyleyen Yaldız, bu konuda kurumların sürekli birbirini işaret etmesini eleştirdi.


“İlçe belediyeleri Büyükşehir Belediyesi’ni suçluyor, Büyükşehir hükümeti suçluyor. Ama sonuçta olan vatandaşa oluyor. Harmandalı çöplüğü yıllar önce ömrünü tamamladı. Modern bir tesis yapılması için girişimler oldu, ama bu girişimler hem CHP’liler hem AK Partililer tarafından çeşitli sebeplerle engellendi. Bugün İzmir, Ödemiş ve Bergama’daki küçük ölçekli tesisler dışında çağdaş bir bertaraf sisteminden mahrum.”


Yaldız’a göre bu tablo, kentteki temizlik hizmetlerinin sürdürülemez hale gelmesine yol açtı.


“Yönetimsel sorunlar krizi derinleştiriyor”

Yaldız, çöp sorununu sadece altyapı eksikliklerine bağlamadı. Belediyelerin yönetimsel sorunlarına, özellikle de liyakat eksikliğine dikkat çekti:


“Bazı belediye başkanları maaş ödeyemiyor, işçiler greve çıkıyor. Kimisi elindeki çöp kamyonlarını çalıştıramıyor. Ellerinde 20 kamyon var, 15’i bozuk. Atölyelerde bunları tamir edecek nitelikli personel yok. Karşıyaka, Konak, Buca gibi metropol ilçelerde bu nedenle çöpler toplanamıyor.”


Yaldız’a göre sorun, sadece ekonomik değil; aynı zamanda yönetimsel bir zaafın da sonucu.


‘Oyunuzu çöpe atmayın’
Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"

Çöp sorununun artık sadece gündelik bir problem olmaktan çıktığını ve siyasi bir protesto aracına dönüştüğünü aktaran Yaldız, Karşıyaka’daki bir eylemi örnek verdi:


“Vatandaşlar çöplerin arasına ‘Oyunuzu çöpe atmayın’ yazılı afiş astı. Bu bir ironi ama çok anlamlı. Çünkü halk haklı. 18 ay önce büyük vaatlerle gelen belediye başkanları, bugün çöplerin toplanmasını bile sağlayamıyor.”


Tasarruf genelgesi belediyeleri felç etti

Belediyelerin iş yapma kapasitesini sınırlayan bir diğer faktörün merkezi hükümetin uygulamaları olduğunu belirten Yaldız, Cumhurbaşkanlığı’nın yayımladığı tasarruf genelgesine işaret etti:


“İlk tokadı bu genelgeyle yediler. Belediyelerin en sevdiği alanlarda – konserler, festivaller, sosyal ve kültürel etkinlikler – ciddi kısıtlamalar geldi. Reklam ve tanıtım faaliyetleri de durma noktasına geldi. Ardından bir de SGK ve vergi borçları belediyelerin ödeneklerinden doğrudan kesilmeye başlandı.”


Yaldız’a göre bu kesintiler yüzünden belediyeler işçi ve memur maaşlarını ödemekte bile zorlanıyor.


“Silkeleyin” talimatı belediyeleri kilitledi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası dile getirdiği ifadelerin belediyeler üzerindeki yıkıcı etkisine dikkat çeken Yaldız, şunları söyledi:


“Cumhurbaşkanı bir toplantıda Bakan Vedat Işıkan’ı işaret ederek ‘Silkeleyin bunları’ dedi. Bunun ardından yıllardır biriken SGK borçları, üstelik tefeci faiziyle, belediyelerin ödeneklerinden kesilmeye başlandı. Eskiden devlet devletten alacağını böyle tahsil etmezdi. Şimdi canlı canlı parayı çekiyor, acımıyor.”


Yaldız, bu uygulamanın belediyelerin bütçelerini tamamen işlevsiz hale getirdiğini vurguladı.


Yaşananları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası dile getirdiği “Topal ördek” ifadesiyle ilişkilendiren Yaldız, sürecin Türk siyasetinde yeni bir dönem açtığını söyledi:


"Bütün bu olanlar, seçim sonrası yaşanan ‘Bunlar zaten topal ördek’ diyaloğunu hatırlatıyor.skiden Türk siyasetinde böyle bir tablo yoktu. Ama yeni Türkiye’nin yeni normalleri içinde artık olağan hale geldi. AK Parti, kalelerini kaybettikten sonra böyle bir tavır alacaktı, beklenmeliydi.”


CHP iç dengeler de krizi büyütüyor

Belediyelerin karşı karşıya kaldığı bir diğer zorluğun ise CHP’nin kendi iç dengeleri olduğunu söyleyen Yaldız, kongre sürecindeki istihdam politikalarını eleştirdi:


“Bir taraftan işçilerin maaşları ödenemiyor. Öte yandan CHP’nin kongrelerinde delege sistemini etkilemek için yeni istihdam alanları yaratılıyor. Bu da belediyelerin mali krizini daha da ağırlaştırıyor.”


“CHP hizipçiliğin kurbanı oldu, Özel ve İmamoğlu sıfır numara tıraş yaptı”

Cumhuriyet Halk Partisi’nde süren mahkeme süreçleri ve parti içi tartışmaların perde arkasına ışık tutan İntegral Araştırma Şirketi Koordinatörü Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, CHP’nin kendi iç dinamikleri yüzünden yıprandığını söyledi. Yaldız’a göre, partinin genlerinde var olan hizipçilik kültürü, bugün adliye koridorlarında karşımıza çıkan davaların ana kaynağı.


“CHP’nin genlerinde hizipçilik var”

Yaldız, CHP’de hizipçiliğin ve ekipçilik anlayışının tarihsel köklere sahip olduğuna dikkat çekti:


“Cumhuriyet Halk Partisi’nde ekipçilik, hizipçilik partinin genlerinde var. Bu, partiyi 1992’de yeniden kuran merhum Deniz Baykal’ın en belirgin özelliğidir. Baykal, parti içinde farklı grupların rekabet etmesini kötü görmezdi. Aksine, bu rekabeti belirli bir dengede tuttuğunda partiye fayda sağlardı.”


“Baykal muhaliflerini bile aday gösterecek kadar siyasi akıl sahibiydi”

Yaldız, CHP’nin geçmişinde hizipçiliğin her zaman var olduğunu ama bunun Baykal döneminde farklı bir şekilde yönetildiğini vurguladı. Ona göre Baykal, parti içindeki farklı hizipleri yok saymak yerine, belirli dengeler içinde oyunun içinde tutmayı tercih etti:


“Cumhuriyet Halk Partisi’nde hizipçilik öteden beri bilinen bir gerçek. Bu, partiyi 1992’de yeniden kuran merhum Deniz Baykal’ın en karakteristik özelliğidir. Hatta ona ‘hizipçi’ denirdi. Ama Baykal’ın farkı şuydu: Gücü elinde tuttuğu sürece, muhalif grupları tamamen dışlamaz, aksine onları denizin içine akacak dereler gibi görürdü. CHP içinde sıkça söylenen bir metafor vardır: ‘Tüm dereler denize aktığı sürece, dere sayısının kaç olduğunun bir önemi yoktur.’ Burada denizden kasıt Baykal’dır.”


Yaldız, Baykal’ın bu yaklaşımını özellikle 2009 yerel seçimlerinde somut örneklerle ortaya koydu:


Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"

Aziz Kocaoğlu örneği:


“Aziz Kocaoğlu, Baykal’ın ekipsel anlamda muhalif olarak gördüğü isimlerden biriydi. Hatta Baykal, Bornova’da Kocaoğlu’nun delege olmasını engellemek için seçimlerin birkaç kez iptal edilmesini sağlamıştı. Buna rağmen 2009’da İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı adayı olarak Kocaoğlu’nu gösterdi. Çünkü muhalefette bıraksa, başka gruplarla birleşme ihtimali vardı. Baykal bu riski almadı ve Kocaoğlu’yla yol yürüdü. Sonuç ortada: Kocaoğlu yüzde 57 gibi rekor bir oy aldı.”


Tahir Şahin örneği:


“Menemen’de aday yapılan merhum Tahir Şahin, Baykal’ın en sert muhaliflerinden biriydi. 2005 yılında Mustafa Sarıgül’le birlikte Baykal’ı devirmek için en ön saflarda mücadele etmişti. Buna rağmen Baykal, Şahin’i aday göstermekten çekinmedi. Çünkü onu dışarıda bırakmak, tekrar Sarıgül’ün ekibine dönmesine yol açabilirdi.”


Osman Özgüven örneği:


“Dikili’de Osman Özgüven, il başkanlığı döneminde Baykal’ı en ağır şekilde eleştiren, hatta partiden ihraç edilen bir isimdi. Buna rağmen 2009’da aday yapıldı. Baykal, ‘muhaliflerim bile oyunun içinde kalsın’ diyerek hareket etti.”


Yaldız’a göre Baykal’ın bu stratejisi, hem parti içi dengeleri korudu hem de seçim başarılarını getirdi:


“Baykal, muhaliflerini oyunun dışında bırakmadı. Onlara fırsat vererek CHP’yi büyüttü. O dönemde alternatif adaylar da güçlüydü. Örneğin İzmir’de Kocaoğlu yerine Baykal’ın gönlündeki isim Mehmet Ali Susam aday gösterilseydi, o da benzer oranları alabilirdi. Ama Baykal siyaseten farklı düşündü. Kendi muhalifini aday göstererek partide birlik görüntüsü verdi. İşte bu siyasi akıl, CHP’yi güçlü tuttu.”


“Özel ve İmamoğlu sıfır numara tıraş yaptı”
Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"


CHP’nin bugünkü yönetimine sert eleştiriler yönelten Yaldız, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun, kurultay sonrası süreci yanlış yönettiğini belirtti:


“Kurultayda sadece 18 oy farkla kazanıldı. Yani CHP tam anlamıyla ikiye bölünmüştü. Bu durumda yapılması gereken, karşı taraftan da bazı isimleri oyunun içinde tutmaktı. Ama tam tersi oldu. İzmir’de, İstanbul’da, Türkiye’nin her yerinde ‘0 numara tıraş’ yapıldı. Kurultayda kendilerine destek vermeyen, selam bile vermeyen herkesi dışarıda bıraktılar.


Oysa küçük de olsa bir beklenti verilseydi; yani ‘bu dönem olmayabilir ama bir sonraki dönem hepiniz için bir şans var’ duygusu yaratılsaydı, bugün mahkeme süreçleri bu noktaya gelmezdi.”


“Dışlananlar mahkeme koridorlarına yöneldi”

Yaldız, CHP’de bugün yaşanan butlan davaları ve kayyum tartışmalarının temelinde dışlanan bu grupların olduğunu söyledi:


“Kurultay sonrası dışarıda bırakılan gruplar, bir süre sonra partiye karşı adliye üzerinden hamle yapmaya başladı. Şikâyet dilekçeleri, iptal davaları, tape ve görüntü taşıyanlar hep bu kesimden çıktı. Çünkü partinin içinde bir gelecek görmeyenler, dışarıda kendilerine alan açmak isteyen yapılarla yan yana geldi.”


“Erdoğan farklı bir strateji izliyor”

CHP ile AK Parti’nin yaklaşımını karşılaştıran Yaldız, Erdoğan’ın siyasi mühendislikte farklı bir yol izlediğini ifade etti:


“AK Parti’de de zamanında çok farklı ekipler vardı: Abdullah Gül’ün ekibi, Bülent Arınç’ın ekibi, çeşitli cemaat ve fraksiyonlar. Ama Erdoğan hepsini bir şekilde oyunun içinde tuttu. Görev veremediğine bile, ‘yarın sıra sana gelecek’ beklentisi verdi. Eski milletvekillerini il koordinatörü yaptı, kimi isimleri KİT yönetimlerine atadı, kimi isimleri genel merkeze aldı.


Bu yaklaşım onlarda bir ‘ortak dava bilinci’ oluşturdu. CHP’de ise maalesef tam tersi: Ortak dava değil, koltuk bilinci hâkim. Herkes ‘benim koltuğum ne olacak’ sorusuyla hareket ediyor.”


“CHP enerjisini içeride tüketiyor”

Yaldız, CHP’nin bugün iktidara alternatif olma iddiasını zayıflatan en önemli faktörün iç tartışmalara gömülmesi olduğunu vurguladı:


“Bugün aslında iktidarın olumsuzluklarını konuşmamız gerekirken, CHP’nin iç hesaplaşmalarını konuşuyoruz. Son seçimin birinci partisi olan CHP, ne yazık ki kendi iç kavgalarıyla gündeme geliyor. Tüm enerjisini adliye koridorlarında tüketiyor. Bu tablo, CHP’yi ülke siyaseti açısından zayıf bir noktaya taşıyor.”


“Cemil Tugay’ın AK Parti’ye geçişi milyonda sıfır ihtimal”
Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, CHP’li İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın AK Parti’ye geçiş ihtimalini olası görmediğini belirtti. Yaldız, “Cemil Tugay konusunda bir geçiş ihtimalini görmüyorum.” ifadelerini kullandı.


Yaldız, bu kanaatini yalnızca Tugay’ın siyasi çizgisine değil, İzmir’deki meclis dengelerine de dayandırdı:


“İzmir’de zaten iki parti arasında en az 100 civarında meclis üyesi farkı var. Ayrıca Tugay, Karşıyaka geçmişiyle İzmir’in kaygılarını ve korkularını en iyi bilenlerden biri. Cumhuriyet Halk Partisi içinde de 10-15 yıllık bir mesaisi var. Bu nedenle AK Parti’ye geçiş ihtimali gerçekçi değil.”


“Tugay’ın hükümetle yakın görünmesi zorunluluktan”

Yaldız, Cemil Tugay’ın zaman zaman hükümet temsilcileriyle yan yana gelmesinin yanlış yorumlandığını belirtti:


“Hükümetin artık büyük yatırımlar yapmadığını görüyoruz. İzmir’de de kamu yatırımları yok. Dolayısıyla hükümet temsilcileri ancak belediyeler üzerinden, protokollerle, kredi imzalarıyla siyaset yapabiliyorlar. Bu nedenle belediye başkanları, hizmet üretebilmek için hükümetin uzantılarıyla görüşmek, diyalog kurmak zorunda kalıyor. Bu durum bir geçiş sinyali değil, hizmet için zorunlu bir diplomasi.”


“Bazı ilçe belediye başkanlarında risk var”

Büyükşehir için böyle bir ihtimali dışlayan Yaldız, bazı ilçe belediye başkanlarının ise AK Parti’ye yakınlaşabileceğini söyledi. Özellikle meclis dengelerinin kritik olduğu ilçelere dikkat çeken Yaldız, “Meclisi çalıştıramadığınızda belediyeyi de çalıştıramazsınız. Bu nedenle iktidar partisiyle yakınlaşma ihtimali olan yerler var” dedi.


Örnek olarak Menderes’i işaret eden Yaldız, kulis bilgilerini aktardı:


“Menderes Belediye Başkanı hakkında bu yönde teklifler ve telkinler olduğu konuşuluyor. Güçlü bir yalanlama da gelmedi. İktidar partisinin geçmişte yüksek oy aldığı, meclis dengelerinin yakın olduğu ilçelerde bu risk daha fazla.”


"CHP seçmeni bu geçişleri ihanet olarak görür”
Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"

Yaldız, olası bir ilçe belediye başkanı transferinin İzmir halkında büyük tepki yaratacağını vurguladı:


“Bir kaç belediye başkanı böyle bir tercihte bulunabilir ama arkasından önemli sayıda meclis üyesini götüremez. İzmir halkı da bu gidenlere yönelik ihanet duygusu taşır.”


“CHP seçmeni faturayı aday yapanlara da kesecek”

Yaldız, CHP seçmeninin yalnızca geçiş yapan başkanlara değil, onları aday gösteren parti yönetimine de tepki göstereceğini dile getirdi:


“CHP seçmeni giden başkan kadar, bu başkanları aday yapanlara da fatura kesecektir. Hangi süzgeçlerden geçirildiler, hangi örgüt emeği vardı, gerçekten ne kadar Cumhuriyet Halk Partililerdi? Bunların hesabını halk soracaktır. Başta Özgür Özel olmak üzere kurmay kadro da İzmir’de bunun karşılığını görecektir.”


“Türkiye AK Parti’den, İzmir CHP’den yoruldu”

Ümit Yaldız, seçmen psikolojisini özetleyen dikkat çekici bir değerlendirme yaptı:

“Türkiye AK Parti’den yoruldu. Ama İzmir’de de CHP’den yorulundu. 25 yıllık sosyal demokrat iktidarın özellikle son 10 yılı çok yorucu geçti. İzmir’deki yerel yönetici profili her geçen gün geriye gidiyor. Liyakat sorunu ciddi bir problem. Ben bir belediye başkanının makul ölçülerde en fazla iki dönem görev yapması gerektiğine inanıyorum.”


“AK Parti 23 yıllık yorgunluğu transferlerle aşmaya çalışıyor”

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, iktidar partisinin son seçimlerde ciddi kayıplar yaşadığını, bu nedenle transferlere mahkûm olduğunu söyledi. Yaldız, “İktidar partisi 22-23 yıllık bir yorgunluğu taşıyor ve son seçimlerde çok ağır bir yara aldı. Neredeyse bütün kalelerini kaybetti. Bu durumda ömrünü uzatmak için transferlere ihtiyaç duyuyor. Bir mahkumiyet var” dedi.


“Terk edilmesi gereken iktidara tersine yönelim var”

Yaldız, siyasetin olağan akışı açısından transferlerin anormal olduğuna dikkat çekti:


“Normal şartlarda bu kadar yıpranmış bir iktidardan kopuşlar beklenirdi. Yani AK Parti’den istifalar olup CHP’ye, İYİ Parti’ye, Zafer Partisi’ne veya diğer partilere geçiş olmalıydı. Ama tam tersine, buralardan istifa edip AK Parti’ye yönelim görüyoruz. Bu yönelim kendiliğinden değil, yönetilen bir süreç.”


“Transferlerde tehdit ve himaye iddiaları var”

Yaldız, bazı transferlerde baskı ve koruma mekanizmasının etkili olabileceğini belirtti:


“Cumhuriyet Halk Partisi kurmaylarının iddiaları doğru kabul edilirse, tehdit var, şantaj var. ‘Bize geçersen soruşturmaların düşer’ deniliyor. Bir çeşit adli himaye ve koruma sağlanıyor. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz; bu iddiaları da kayda geçirmek gerekir.”


“Özlem Çerçioğlu transferlerin önünü açtı”

Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun AK Parti’ye geçişinin sürecin kırılma noktası olduğunu vurgulayan Yaldız, “CHP ile özdeşleşmiş, 23 yıldır partinin apoletini taşımış bir ismin gitmesi bu transferlerin yolunu açtı. Çerçioğlu burada bir koçbaşı oldu. Onun ardından Beykoz’daki Özlem Hanım, Seydişehir Belediye Başkanı gibi çok sayıda isim AK Parti’ye yöneldi” dedi.


“Amaç CHP’nin rüzgarını kesmek”

Yaldız, transferlerin temel amacını CHP’nin yükselişini durdurmak olarak özetledi:


“CHP’nin başında zaten soruşturmalar ve davalar var. Bu transferler CHP’nin rüzgarını kesmeyi, AK Parti’nin kan kaybını azaltmayı ve mümkünse iktidar partisi için pozitif bir rüzgar oluşturmayı amaçlıyor. Bence bu da işe yarıyor.”


“Olağan akışta fark açılmalıydı ama kapanmadı”

Yaldız, siyasi tabloda beklenen ile görülen arasındaki farkı şöyle açıkladı:


“Normal zeminde AK Parti’nin %25’lerin altına düşmesi, CHP’nin ise %40’ların üzerine çıkması gerekirdi. Çünkü Türkiye nüfusunun üçte ikisine hitap eden belediyeler CHP’nin elinde. Ama açıklanan ulusal anketlerde makas açılmış değil. Tüm araştırmalar, birkaç puanlık, seçim döneminde rahatlıkla kapanabilecek bir fark gösteriyor.”


“CHP İzmir İl Başkanlığı için isimler kulislerde dolaşıyor”

Ümit Yaldız: "CHP hizipçiliğin kurbanı oldu"

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, CHP İzmir İl Kongresi sürecine dair değerlendirmelerde bulundu. Kulislerde birçok ismin konuşulduğunu belirten Yaldız, “Aziz Kocaoğlu’nun adı sıkça dile getiriliyor. Çağdaş Kaya’nın ismi de belli ekipler tarafından gündeme getiriliyor. Hatta 3-4 isim daha rahatlıkla sayabiliriz” dedi.


Yaldız, mevcut il başkanının tutuklu olmasının sürece ayrı bir belirsizlik kattığını da hatırlattı:


“Eğer bu dava siyasal bir dava ise, siyasal bir yanıt olarak mevcut başkan yeniden aday yapılabilir. 19’undaki davadan çıkacak tahliye veya tutuksuz yargılama kararı, İzmir’deki tüm denklemi değiştirebilir.”


“Cemil Tugay sürecin dışında kalmaya çalışıyor”

Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın il kongresi sürecinde geri planda kalmayı tercih ettiğini vurgulayan Yaldız, “Tugay’ın süreçlerin biraz dışında kalmaya çalıştığı görülüyor. Kendisine çok istemediği bir isim dayatılmadıkça sessizlikle izliyor. Daha çok Karşıyaka’da varlık göstermek istediği konuşuluyor” dedi.


“Butlan kılıcı CHP’nin tepesinde sallanıyor”

CHP içindeki belirsizliklere değinen Yaldız, “Bir taraftan olağan süreçler devam ediyor ama diğer taraftan Butlan kılıcı tepede sallanıyor. 45 gün ertelenmiş olması tehlikenin ortadan kalktığı anlamına gelmez. Eğer CHP yeniden Kemal Kılıçdaroğlu’na iade edilirse, il veya ilçe başkanlarının kim olduğunun hiçbir önemi kalmayacak” ifadelerini kullandı.


“Karmaşa belediye başkanlarını AK Parti’ye itebilir”

Partideki kaotik ortamın bazı belediye başkanlarını farklı arayışlara yöneltebileceğini söyleyen Yaldız, “Bütün bu karmaşa ve kaos içerisinde bazı belediye başkanları, ‘Yeter artık’ deyip soluğu AK Parti’de alabilir. Çünkü orada Cumhurbaşkanının himayesi var. Özlem Çerçioğlu örneğinde olduğu gibi bu himaye sayesinde adliye koridorlarında dolaşmıyorsunuz. Hiçbir AK Partili belediye başkanını adliyelerde görmüyoruz” dedi.


“Vatandaşın güven duygusu hızla eriyor”

Araştırma şirketi yöneticisi olarak sahadan izlenimlerini paylaşan Yaldız, “Sokaktaki vatandaş siyasete de kurumlara da güvenmiyor. Hem siyasetle hem devlet kurumlarıyla güven ilişkisi ciddi biçimde zayıflamış durumda. Bu güven kaybı toplumun ortak duygusu haline geldi” değerlendirmesini yaptı.


“Vatandaşın Gündeminde Siyaset Yok, Geçim Derdi Var”

İntegral Araştırma Şirketi Genel Koordinatörü Araştırmacı Gazeteci Ümit Yaldız, ekonomik sıkıntıların vatandaşın gündemini belirlediğini ifade ederek, hükümetin ekonomiyi makro düzeyde dengeye oturtma çabalarının halkta sınırlı bir beklenti yarattığını belirtti. Yaldız, iş dünyasında sürece dair olumlu bir algı bulunduğunu aktararak, “İş dünyası temsilcileri, enflasyonla mücadele sürecinin 6-7 ay içinde olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyor. Vatandaşımız bu dönemde acı çekiyor, ama hükümet bunu geçici bir acı olarak tanımlıyor” dedi.


Siyaset halkın gündeminde geride kalıyor

Yaldız, halkın şu anda gündeminde siyasetçilerin yer almadığını vurgulayarak, “Şu anda ne Gürsel Tekin var, ne Kemal Kılıçdaroğlu, ne Ekrem İmamoğlu, ne de Devlet Bahçeli. Terörsüz Türkiye süreci de gündemin önceliğinde değil. Vatandaş, geçim derdiyle mücadele ediyor, çocuğunu okula gönderemiyor” diye konuştu.


Kentlerde güvenlik endişesi artıyor

Yerel yönetim araştırmalarından elde edilen verileri paylaşan Yaldız, İzmir’de güvenlik sorunlarının ciddi boyutlara ulaştığını dikkat çekerek aktardı:


“Şehirlerde uyuşturucu kullanımı ve yasa dışı yapılanmalar artıyor, yaş ortalaması 15’in altına düşmüş durumda. Mahallelerde güvenlik ihtiyacı büyük. Artık insanlar çocuk parklarına güvenlik kamerası talep ediyor. Halkın gündeminde gerçek sorunlar bunlar; siyasi tartışmalar bir cambaz oyunu gibi kalıyor.”


Geçim sıkıntısı ve işsizlik alarm veriyor

Yaldız, ekonomik koşulların halk üzerinde baskı yarattığını belirterek, “Emekli 15-16 bin lirayla yaşam mücadelesi veriyor, işçi 22 bin lira asgari ücrete tutunmaya çalışıyor. Yüzde 20’nin üzerinde işsizimiz var. Mülteci sorunu sürüyor ve şehirlerde çeteler gençlerimizi tehdit ediyor” dedi.







Yorumlar

5 üzerinden 0 yıldız
Henüz hiç puanlama yok

Puanlama ekleyin
bottom of page